Geleceğin İzmir’inde Kentsel Mekânın Kültürel Niteliği

Geleceğin İzmir'inde Kentsel Mekânın Kültürel Niteliği

Yrd. Doç. Dr. Şebnem Gökçen Dündar
Şehir Plancıları Odası

Günümüz kentlerinde yaşanan sorunlar kuşkusuz özellikle geçmiş yarım asırlık dönemin
ekonomik ve politik hedeflerinin kaçınılmaz yansımaları olarak karşımızdadır. 1970’li yıllar
sonrasında geliştirilen stratejiler kapsamında kentlerin geleceğini yönlendiren birçok süreç
yaşanmıştır. İkinci Sanayi Devrimi olarak anılan dönemde üretim biçimleri, üretimin küresel
ölçekteki yerseçim eğilimleri ve sanayisizleşme çatısı altındaki birçok gelişme kentlerin
sadece ekonomik ve sosyo-kültürel sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına neden olmamış,
bunun yanısıra kentlerin mekânsal dokularında da ciddi açmazları beraberinde getirmiştir. Bu
kriz durumuna ise doğal olarak birçok farklı kent farklı şekilde kendini adapte etmiş
durumdadır: kimisi bu süreçten bir anlamda galip çıkarak, küresel akışlar kaynaklı girişleri
kendisine önemli bir gelişme aracı olarak tarif edebilmiş, kimisi ise kaçınılmaz bir kentsel
gerileme sürecine girmek durumunda kalmıştır.

Kuşkusuz dünya ekonomisi gündemindeki temel eğilimlerin kentlerin mevcut altyapıları
üzerindeki etkileri kaçınılmaz olarak kentleri farklı gelişim olasılıklarına doğru
yönlendirmektedir. Merkezi yönetimlerin sahip olduğu yetkilerin bölgesel ve yerel ölçekte
desantralize edildiği ve kentlerin ekonomik destek anlamında bir nevi kendi başlarına
kaldıkları koşullar altında, bu koşullara adapte olmak adına farklı gelişim stratejilerini
geliştirilmeleri kaçınılmaz olmuştur. Nitekim keskinleşen kapitalist koşullar altında “küresel”
ölçekte rekabet edebilmek üzere tercih edilen ana gelişim kanallarından birisini kültür-eksenli
gelişim politika ve stratejileri oluşturmaktadır. Özellikle 1970’li yılların sonu ve 1980’li
yılların başına tarihlenen bir yeniden-yapılanma süreci sonrasında yeni kültürel taleplerin
oluşumunu sağlayan sosyal hareketler paralelinde, kentlerdeki toplumsal bütünleşme düzeyini
artırmanın ve yerel ekonomik girdileri çeşitlendirmenin önemli bir aracı olarak “kentsel
kültür politikaları”ndan bahsedilmeye başlanmıştır (Bianchini, 1993:2). Bunun yansımaları
bilimsel düzlemde de karşılığını bulmakta, giderek kültür-eksenli dönüşüm (‘cultural
regeneration’) süreçlerinin (Bknz. Bianchini, 1993) kentler için önemi tartışılırken, sosyokültürel
ya da sosyo-ekonomik ele alışlarının yerini ‘kültürel-ekonomik’ yaklaşımlara
bırakması gereğinden söz edilmektedir (Shields, 1999).