6331 SAYILI YASANIN İKİ YILI PANELDE DEĞERLENDİRİLDİ

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu tarafından, 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın iki yıllık uygulamasının değerlendirildiği “Ne Dediler? Ne Oldu?” başlıklı bir panel gerçekleştirildi.

panel_tmmob (2)

MMO Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Akdeniz Salonu’nda 27 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen ve moderatörlüğünü TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın’ın yaptığı panele konuşmacı olarak Disk Ege Bölge Temsilciliğinden Cafer Alp, Türk-İş İzmir 3. Bölge Temsilciliğinden Cafer Aksoy, TMMOB Genel Sekreteri Hüseyin Can Doğan, İzmir Barosu’ndan Seyhan Güngör Göbekçin ve İzmir Tabip Odası’ndan Hakan Toksöz katıldı. Panelde ilk sözü alan Hüseyin Can Doğan, TMMOB’nin ‘işçi sağlığı ve iş güvenliği’ tanımını kullandığını ve bunun politik bir tavır olduğunu ifade etti. Doğan, TMMOB’nin 6331 sayılı yasaya dair birçok uyarıda bulunduğunu hatırlatarak, “Maalesef Soma katliamı bizim söylediklerimizi doğruladı, keşke doğrulamasaydı. Yasanın hazırlanma sürecinde bakanlığa yüzlerce klasörü dolduracak görüş ilettik ancak bu görüşler dikkate alınmadı” diye konuştu. ‘İş kazası’ tanımının Türkiye’de yaşanan olaylara uymadığını vurgulayan Doğan, ‘Bir olayın kaza olarak tanımlanabilmesi için, önceden öngörülememiş olması gerekir. Ancak hem Soma, hem Mecidiyeköy’de meydana gelen olaylar öngörülebilirdi. Yaşananların kaza olarak tanımlanması bu cinayetleri meşrulaştırıyor” şeklinde konuştu. 6331 sayılı yasanın hazırlanış sürecinde, Avrupa Birliği müktesebatı zorunlu tuttuğu için meslek örgütlerinden görüş alındığını söyleyen Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yasanın çıkışından bu yana ilerleme bir yana, geriye gidiş var. Örneğin kaldırma ve benzeri iş ekipmanlarının periyodik kontrol zorunluluğu 3 ayda bir iken, yılda bir şeklinde değiştirildi. Soma katliamı sonrasında yapılan yasal düzenlemede benzer olayların yaşanmaması için gerekenlerin dışında her şey vardı.

Çalışma alanında yaşanan sorunlar, Türkiye’nin yaşadığı sorunlardan bağımsız değil. Ülkenin demokrasi ile ilgili sorunları çözülmeden bu sorunlar da çözülemeyecek.”

Doğan’ın ardından söz alan Hakan Toksöz, iki yıl önce yine TMMOB panelinde konuşulan her şeyin gerçekleştiğini ve yasanın her yönüyle ‘döküldüğünü’ belirterek, “Örneğin bakanlık tarafından Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi oluşturuldu. Ancak biz bir odada toplantı yaparken yan odada 5 milletvekili bizden bağımsız yasa teklifi hazırlıyordu. Biz de işleyiş böyle olunca biz de bu toplantılara artık katılmadık” dedi. İş kazalarında meydana gelen artışa dikkat çeken Toksöz, “İzmir’de 2014 yılının ilk 4 ayında iş kazalarında, özellikle de inşaat kazalarında büyük artış oldu. İş kazalarının azalması, tespit edilen meslek hastalıklarının ise artması gelişmişlik göstergesidir. Oysa Türkiye’de tespit edilen meslek hastalığı sayısının 40 bin-120 bin arasında olması gerekirken bu sayı sadece 433 görünüyor” diye konuştu. Toksöz, yasada 10’dan az çalışanı olan işletmelerin iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri giderlerinin destekleneceğinin belirtildiğini, ancak söz konusu işletmelere sadece 16-17 TL tutarında destek verildiğini sözlerine ekledi.

panel_tmmob (1)

Panelin bir diğer konuşmacısı olan Seyhan Güngör Göbekçin, 2014’ün ilk 8 ayında 1414 işçi ölümü gerçekleştiğine işaret ederek, “Kapitalist sistemde, özellikle de finansal kriz dönemlerinde ilk feda edilebilecek şey işçi sağlığı ve güvenliği için alınması gereken önlemlerdir” dedi. Yasanın yeni bir şey getirmediğini ve yapılanın sadece bazı düzenlemelere ilişkin bir sistematik getirmek olduğunu ifade eden Göbekçin, “Kayıt dışı işçiler yasa kapsamına girmiyor. Özellikle göçmen işçiler iş kazası geçirdiğinde bu bilinmiyor. İşyerlerinde performans kriterine göre işçiler işten çıkarılabiliyorken bir taraftan da yasayla işverene ‘risk görüyorsan tekdüze çalışmayı kaldır’ deniyor. İş güvenliği teftişi yapan kişiye geniş yetkiler verilmiş ve bu sayede eksiklikler defalarca uyarı ile geçiştirilebiliyor” diye konuştu. Göbekçin, “İş cinayetleri ancak sınıf mücadelesinin yükselmesiyle önlenebilir. Siz kendi koşullarınıza ne kadar sahip çıkarsanız karşıdan da o kadar yanıt alabilirsiniz” diyerek sözlerini tamamladı.

Göbekçin’in ardından söz alan Cafer Alp ise iş güvenliği uzmanlarının maaşlarını işverenlerden aldıkları sürece işin sağlıklı yürümesinin imkansız olduğunu ve bunun yerine bir fon oluşturulması gerektiğini belirterek, “İşyerlerinde verilen 2 saatlik iş güvenliği eğitimiyle bu işin olmayacağına inanıyorum. Örgütlenmekten başka çaremiz yok” dedi. Panelin son konuşmacısı olan Faruk Aksoy da yasanın yetersiz birçok yönü olduğunu ve bu haliyle sorunlara çözüm sağlamayacağını düşündüğünü dile getirdi.