SENDİKA VE MESLEK ÖRGÜTLERİNDEN, METAL İŞÇİSİNE DESTEK

Hükümetin metal işkolunda Birleşik Metal-İş üyeleri tarafından başlatılan grevi ertelemesinin ardından KESK, DİSK, TMMOB ve TTB tarafından dayanışma amacıyla bir basın açıklaması yapıldı.

IMG_0014

Metal işkolunda süren toplu sözleşme görüşmelerindeki anlaşmazlığın ardından Birleşik Metal-İş tarafından grev kararı alınırken, grev, 30 Ocak 2015 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmişti. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, bu kararı protesto etmek Mahle ve Delphi fabrikalarının bulunduğu amacıyla Ege Serbest Bölgesi A.Ş. önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya, Birleşik Metal-İş üyesi işçiler de katılırken, açıklama sırasında, “Grev, işgal, direniş”, “İşbirlikçi AKP hesap verecek”, “Her yer Mahle, her yer direniş” gibi sloganlar atıldı. Basın açıklamasına, vardiyadan çıkan Mahle ve Delphi işçileri de katılırken, sendika ve meslek örgütleri adına açıklamayı TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın okudu. Yalçın, açıklamasında, Bakanlar Kurulu’nun aldığı yasaklama kararını ‘darbe’ olarak nitelendirerek, “Daha grevin ilk günü, hükümetin çokça başvurduğu ifadelerle “sandıkta ortaya çıkan iradeye karşı darbe yapılmıştır”. Fabrikalarda yapılan oylamalarda yüzde 100’leri aşan “greve evet” oyları, sendikalı olmayan çalışanların, beyaz yakalıların da grev iradesini ortaya koyması karşısında patronların örgütü MESS ve sarı sendikalar paniğe kapılmış, hükümeti göreve çağırmış, Bakanlar Kurulu kararı bu çağrılar üzerine gelmiştir” diye konuştu. Yaşananların sadece metal işçisine değil, tüm işçi sınıfına karşı bir darbe olduğunu belirten Yalçın, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Birleşmiş Milletler’e üye pek çok ülke grev hakkını tanımaktadır. 90 ülke grev hakkına anayasasında yer vermiştir. Grevin yasak olduğu ülkelere baktığımızda Birleşik Arap Emirlikleri ve Katar gibi, işçilerin hiçbir yasal hakkının olmadığı ülkeleri görüyoruz. Bu ülkelerde işçiler köle veya mahkûm gibi çalışıyor. Yoksulluk ve açlık içinde yaşıyor, iş kazalarında ölüyorlar veya sakat kalıyorlar. Grevi yasaklayan AKP ve patronların hayal ettiği çalışma yaşamı işte budur!

12 Eylül darbecilerinin hukuku, grev hakkını sadece toplu sözleşme görüşmelerinde uyuşmazlık olması halinde tanımakta ve bunun dışındaki tüm grev türlerini yasaklamaktaydı. AKP döneminde ise durum daha da kötüye gitmiş, toplu sözleşme uyuşmazlıklarında bile grev hakkının kullanılması engellenmiştir. YÖK’ten seçim barajlarına kadar tüm 12 Eylül kurumlarını ayakta tutan AKP iktidarı, grev hakkına karşı darbecileri aşan bir performans göstermektedir.

IMG_0004

Örgütlenmenin önündeki engeller, iş kolu barajları ve hükümetin kontrolündeki yetki sistemi nedeniyle Türkiye’de kayıtlı işçilerin sadece yüzde 5’i toplu sözleşme hakkından faydalanabilmektedir. Bu yüzde 5’lik kesimin de grev hakkını kullanabilmesi, giderek zorlaştırılan ciddi bürokratik engellerle karşılaşmaktadır. Tüm bu engelleri aşıp ‘grev kararı’ alan işçilerin bu iradeleri ise bu kez Bakanlar Kurulu kararları ile gasp edilmiştir. 2003’de lastik ve cam, 2004’de yine lastik ve cam, 2005’te maden, 2014’te cam ve maden, bugün de metal grevlerini engellemeye yönelik kararlara imza atan AKP iktidarı, işçi sınıfının bu hakkına tahammülü olmadığını açıkça göstermektedir.

MESS grevini yasaklarken de ‘milli güvenlik’ gerekçesini öne süren AKP iktidarı için işçilerin kitlesel ölümü değil kitlesel grevi, kitlesel olarak hakkını araması “güvenlik” sorunudur. Kendi iktidarı döneminde 15 bin işçi ölürken fıtrat/kader söylemiyle sorunu geçiştirenler, konu işverenlerin çıkarları olunca Bakanlar Kurulu’nun toplandığı Pazartesi gününü bile bekleyememiş, grevin başladığı gün alelacele Bakanlara bu kararları imzalatmıştır.

 

DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası’nın bu konudaki tespitlerinin altını emek ve meslek örgütleri olarak biz de çiziyoruz: Bakanlar Kurulu’nun bu kararı ‘milli güvenlik’ denilen şeyin gerçekte sermayenin güvenliğinden başka bir şey olmadığını ve Bakanlar Kurulu’nun gerçekte sermayenin bir kurulu olarak hizmet verdiğini açıkça kanıtlamıştır.

AKP iktidarının dert ettiği tek güvenlik, sermayenin, MESS’in, servetlerinin, hanlarının, hamamlarının, saraylarının, sarı/yandaş sendikalarının güvenliğidir. İşçilerin ‘insan onuruna yakışır bir ücret, insan onuruna yakışır çalışma koşulları’ için mücadele vermesi, güvenliğe yönelik bir ‘tehdit’ olarak görülmüştür. Önümüzdeki günlerde çıkarılması planlanan ‘iç güvenlik yasası’ da bu tehdit algısına uygun olarak hazırlanmaktadır.

Hükümet, MESS ve sarı sendikalar, DİSK/Birleşik Metal-İş üyesi metal işçisinden korkmakta haksız değildir. Metal grevleri başladığı anda 5 işletmenin 8 fabrikası MESS’ten kopmuştur. Sarı sendikaların esaretindeki işçiler için umut verici gelişmeler yaşanmıştır. Grev sürseydi bunun devamı gelecekti. Yani AKP iktidarı bu darbe ile MESS’i ve sarı sendikaları kurtarmayı hedeflemiştir.

Siyasi iktidar 1970’lerde MESS’i dize getiren, sınıf kardeşleriyle beraber DGM’leri ezen metal işçilerinin mücadele tarihinden korkmaktadır. Ancak AKP hükümeti unutmasın ki, tarihin çöp tenekesi, kendi işçisini, kendi halkını düşman olarak gören iktidarlarla doludur.

Bir kere daha burada ilan ediyoruz: Grev haktır, engellenemez ve yasaklanamaz! Metal işçilerinin grev hakları derhal iade edilmelidir.

Bizler emek ve meslek örgütleri olarak metal işçilerinin işyerlerinde ve sokakta yürüteceği meşru mücadeleyi, kendi mücadelemiz olarak görüyoruz. İşçi sınıfına yapılan bu darbeye karşı gün birlik, mücadele ve dayanışma günüdür! DİSK/Birleşik Metal-İş üyesi metal işçileri asla yalnız yürümeyecek.”

Basın açıklamasında konuşan DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı da, Birleşik Metal-İş sendikasının tüm baskılara rağmen direnişi çeşitli yöntemlerle sürdüreceğini ve MESS ile masaya oturmayacağını açıkladı.

IMG_0011

 

IMG_0023