ANKARA’DA KATLEDİLENLER YASAĞA RAĞMEN ANILDI
10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenler, katliamın 5. ayında gerçekleştirilen basın açıklamasıyla anıldı.
10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenler, İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri tarafından gerçekleştirilen basın açıklamasıyla anıldı. Alsancak Garı’nda yapılması planlanan açıklama, İzmir Valiliği’nin anma etkinliğini yasaklaması nedeniyle Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleştirildi. Açıklama öncesinde söz alan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, İzmir Valiliği’nin yasakçı tutumunda ısrarcı olduğunu ve bu tutumu kınadıklarını ifade ederek, baskılara rağmen sokak ta olmaya devam edeceklerini vurguladı. Yalçın’ın ardından İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Bahri Akkan basın açıklamasını okudu. Akkan açıklamasında, katliamın üzerinden 5 ay geçtiğini ancak sorumlulardan hesap sorulmadığını, aksine katliamı kınayanların, sorumluların ortaya çıkarılması çağrısında bulunanların yargının hedef tahtasına oturtulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İktidar sahiplerinin mutlak hegemonyalarını pekiştirmeleri adına yarattıkları çatışma ortamı sonucunda istisnasız her gün yurttaşlarımızın ölüm haberlerini almaya devam ediyoruz. Kürt illerinde, toplu katliam ve kaybetmeleri ile meşhur 90’lı yıllardan daha büyük bir baskı ortamı yaratılmış durumda. Sadece Cizre’de 170’ten fazla insan hepimizin gözleri önünde günler süren yardım çabalarına karşın yakılarak katledildi. Kentlerde, ilçelerde, köylerde yaşayanlar 100 yıl öncesini hatırlatan katliamlarla ve tehcir diyebileceğimiz bir insansızlaştırmayla, yerinden etmeyle karşı karşıya. Bir halk, yasaklarla ve katliamlarla terbiye edilmeye, bodrumlarda katledilerek boyun eğdirilmeye çalışılıyor. Duvarlara bir halkı aşağılayan yazılar yazan, talan ettikleri evlerin balkonlarında uluyan bu devletin memurları, Suruç, Ankara, Paris ve dünyanın birçok bölgesinde gerçekleştirilen katliamların suç ortağı olan iktidarın Kürt halkına bakışını temsil ediyor. Ankara’da arkadaşlarımızı katledenlerin de, Kürt kardeşlerimize yönelik benzer katliamları gerçekleştirenlerin de, onların her alanda işbirlikçilerinin de kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu katliamlarda yüzlerce canımızı bizlerden ayıran zihniyet bugün Kürt halkını Türkiye’den koparmaya çalışıyor. Bu duruma tepkisini dillendirmek amacıyla en temel demokratik haklarını kullanmak isteyenler, polis şiddeti ve yargı sopasıyla engelleniyor. Barış sesini yükseltenler, yaklaşık bir ay önce başlayıp bugün de devam eden biçimde soruşturma ve linç tehdidi ile susturulmaya çalışılıyor. Tüm bu baskıların en açık örneğine, bundan tam 1 ay önce, Ankara katliamında yitirdiklerimizi anmak üzere burada toplandığımızda ve anma etkinliğimiz devasa bir polis gücüyle engellendiğinde şahit olduk. İktidar sahiplerinin yitirdiklerimizi anmamızdan bile korkmalarını anlıyor, bu korkularını her geçen gün büyütmek için mücadelemizi sürdüreceğimizi vurguluyoruz.
Önümüzdeki iki gün aynı zamanda ülkenin cinayetler ve katliamlarla dolu tarihinde hafızalarda yer etmiş iki ayrı acının da yıl dönümü. Gezi isyanında polis şiddetinin en küçük kurbanı olan Berkin Elvan, 269 gün ölüme direnmiş ve 2 yıl önce 11 Mart’ta yaşamını yitirmişti. Berkin’in katiller henüz hesap vermedi. Çünkü kendisini başkaldıran kitlelerin cezalandırılmasında bir araç olarak kullanan iktidar tarafından korundu, kollandı. Ancak geçtiğimiz günlerde öğrendik ki, Berkin’i öldüren gaz fişeğini atan polis 1 yıl önce tespit edilmesine karşın, hakkında şu ana dek gereken işlemler yapılmamış. Bu elbette şaşırtıcı değil. Tıpkı, 21 yıl önce, 12 Mart 1995 tarihinde Gazi ayaklanmasında 17 kişiyi katledenlerin cezasız kalması gibi. Buradan, hem Berkin Elvan’ı hem de Gazi katliamında yitirdiklerimizi saygıyla anıyoruz.
Bugünlük sözlerimizi tamamlarken, ülkenin her karışında kendisini hissettiren baskı ortamını oluşturanlara bir kez daha hatırlatmak istiyoruz:
Bizler Ankara Katliamını ve halklarımıza yaşatılan diğer katliamları unutmadık, unutturmayacağız. Biz biliyoruz ki, Maraş’ta, Sivas’ta, Gazi’de, Roboski’de, Gezi’de, Suruç’ta ne olduysa, bu katliamların failleri kimlerse Ankara’da, Sur’da ve Cizre’de de aynı şeyler yaşandı, bu katliamlar aynı faillerce gerçekleştirildi. Bugünlerde ülkemizde hâkim olan savaş politikalarına ve yaratılmaya çalışılan korku imparatorluğuna karşı gerçekleri haykırmaktan, sokağa çıkmaktan bir adım dahi geri atmayacağız.
Bizler İzmir Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri olarak buradan bir kez daha katliamların faillerinden ve işbirlikçilerinden hesap soracağımızın sözünü veriyoruz.”