KENTSEL DÖNÜŞÜM BAHANE, RANT ŞAHANE
Karabağlar kentsel dönüşüm nazım imar ve uygulama imar planlarının 4. kez onaylanmasının ardından, TMMOB İzmir İl Koordinasyonu, Karabağlar Mahalleler Birliği ile birlikte bir basın toplantısı gerçekleştirdi.
Konuya ilişkin Mimarlar Odası İzmir Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın, Karabağlar’a bağlı Cennetçeşme, Salih Omurtak, Bahriye Üçok, Limontepe, Ali Fuat Erdem, Umut, Gazi, Özgür, Yüzbaşı Şerafettin ve Devrim Mahalleleri’ni kapsayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 31.12.2012 tarihinde riskli alan ilan edilen 540 hektarlık alanın, yaklaşık 101,4 hektarlık kısmına ait 1/5000 ölçekli Nazım İmar Planı ve 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planının, son 2 yıl içerisinde 4. kez onaylandığını belirterek, “Üstelik onaylanmış olan imar planının bulunduğu 101 hektarlık alan, yıllarca üst ölçekli çevre düzeni planı kararlarında heyelan alanı olarak belirlenmiş olan bölgeyi kapsamaktadır. Deprem kuşağı içerisinde yer alan İzmir’de yaşanabilecek olası bir deprem ihtimalinde dava konusu plan ile imara açılan heyelan alanlarında yaşayacak vatandaşların can ve mal güveliği için de ciddi sıkıntıların oluşacağı aşikârdır” dedi. Kentsel dönüşüm projelerinin, sadece konut iyileştirilmesi düzeyinde düşünülmemesi gerektiğini ifade eden Yalçın, “Bu noktada önemli olan, kamu yararı gözetilerek, yaşam kalitesinin her yönden yükseltilmesi amacıyla katılımcı ve bütüncül planlama anlayışıyla dönüşüm modellerinin tasarlanması ve uygulanması olmalıdır” şeklinde konuştu. Yalçın sözlerini şu şekilde sürdürdü:
“Başka bir ifadeyle, bir kentsel dönüşüm projesi, söz konusu alanın kendine özgü nitelikleri, yaşayan halkın ekonomik ve sosyal durumu gözetilerek ihtiyaçlar doğrultusunda planlanmalı ve oluşturulacak dönüşüm modeli, fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarıyla tüm tarafların katılımını sağlayarak kurgulanmalıdır.
Oysa, Karabağlar’da Bakanlık tarafından onaylanan imar planlarına karşı her seferinde hem bölgede yaşayan halk hem de bilim insanları itirazlarını, tepkilerini dile getirdikleri halde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu itirazlara kulak tıkamaktadır. Katılımcılıktan uzak, bölgede yaşayan halkın taleplerini dinlemeden, bilim insanlarının uyarılarını duymazdan gelerek, 540 hektarlık bir alanın sadece bir bölümüne acele kamulaştırma yaparak, imar planını bilimden, hukuktan, eşitlikten, kamu yararından uzak hiçbir nesnel gerekçeye dayanmadan her yıl en az 2 kez yeniden onaylamaktadır. Bakanlık bu tavrının nedenini kamuya açıklama gereği dahi duymadan kapalı kapılar ardında yapılan imar planları ile İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de desteğini alarak İzmir’in ve İzmirlinin geleceğini tehlikeye atmaktan kaçınmamaktadır.
2012 yılından bu yana uygulanan bu yöntemle 540 ha.’lık riskli alan sınırı içerisinde yaşayan insanlar 4 yıldır belirsiz bir bekleyişle huzursuz edilmiştir ve geleceklerine dair ciddi kaygıları bulunmaktadır. Dört yılın sonunda gelinen noktada bugüne kadar ağaçlandırılması gereken bir alan yapılaşmaya açılmış, kentsel dönüşümün asıl meselesiymiş gibi, imar planında akaryakıt istasyonu, ticari ve turizm alanları belirlenmiştir ancak gerçekten risk teşkil ettiği beyan edilen alanda yaşayan halkın ise barınma ihtiyaçlarının nerede, nasıl, hangi yöntemle, hangi model ile karşılanacağı ise hâlâ belirsizlik taşımaktadır. Onaylanan ilk planlardan itibaren Şehir Plancıları Odası ve Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubeleri bu planların bilimsellikten ve hukuktan yoksun olduğunu kamuoyuna bildirmiş, ayrıca itirazlar hukuki süreçlere de taşınmıştır.
Burada, hem bilim insanları hem de bölgede yaşayan halk olarak, Bakanlığın ‘ne bilime, ne halka sormam, ben yaparım’ zihniyetinin bu ülkeye, bu kente zarar verdiğini tekrar dile getiriyor ve artık rant için kentlerimizi, evlerimizi, doğamızı yağlamaktan vazgeçmelerini istiyoruz. Biz Meslek Odaları ve sivil toplum örgütleri olarak, bölgede yaşayan halk, bilim insanları olarak hukuka, bilime olan inancımızı hiç kaybetmedik. Bilimin, hukukun elbet kazanacağını biliyoruz. Sadece rant amacı ile kamu kaynaklarının yok edilmesine, bölge halkının geleceğinin belirsizliğe itilmesine karşı olan mücadelemizi de sürdüreceğimizi ifade ederek Bakanlığa bir kez daha ‘İzmir’den rant projelerini geri çek’ diyoruz.”
Karabağlar Mahalleler Birliği Sözcüsü Halil Ecevit ise orada yaşayan ilçe halkı olarak beş yıldır yetkili kurumlardan taleplerinin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını belirterek, “Planlara toplam dört kez itiraz ettik. Davalar açtık. Hiçbir şekilde bize yanıt verilmedi. 100 bine yakın insan tasfiye ile karşı karşıya. Bırakın insana dair bir şey yapmayı, ölümü gösterip bizi kansere razı ediyorlar. Bölgemizde çok büyük bir rant oyunu var. Halk kimsenin umurunda değil. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Bölgemiz aslında üçüncü derecede deprem riskine sahip bir alan ve konutların büyük kısmı müstakil yapılar. Burada başka bir amaç var. Düdük kimin elindeyse istediği gibi öttürüyor. Halkın çıkarını düşünen yok. Dava açma ve itiraz haklarımız elimizden alınmış durumda. Ben orada yaşıyorum. Kolluk kuvvetleriyle birlikte gelip bizi zorla gelip oradan atmadıkları müddetçe bu dönüşümün yasal olarak başlaması mümkün değil” diye konuştu.