TMMOB’DEN İŞ CİNAYETLERİNE KARŞI BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI

TMMOB İzmir İKK, 3 Mart TMMOB İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü dolayısıyla Buca Madenci Anıtı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

IMG_0438

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, 3 Mart TMMOB İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü dolayısıyla Buca’da bulunan Madenci Anıtı önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. 3 Mart 1992 tarihinde Zonguldak Kozlu’da yaşanan ve 263 madencinin yaşamını yitirdiği toplu iş cinayetinin yıl dönümü dolayısıyla 2013 yılından bu yana İş Cinayetlerine Karşı Mücadele Günü olarak anılan günde yapılan açıklamaya Eğitim-Sen de destek verirken TMMOB İzmir İKK adına basın açıklamasını Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Reha Keskinoğlu okudu. Keskinoğlu, ülkemizde iş cinayetlerinin ve iş kazaların sayısı artık tutulamaz hale geldiğini ifade ederek, “Cinayetlerin ve kazaların önlenmesi, meslek hastalıklarını ortaya çıkaran etkenlerin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmalar yapılmıyor. Yapılması gereken çalışmalar, maliyet ve işgücü mazeret gösterilerek geçiştiriliyor ve emekçilerin can güvenliği hiçe sayılıyor” dedi. Keskinoğlu, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gidişatın olumsuz yönde ilerlediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yasalar ile koruma altına alınacağı söylenen işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda geçtiğimiz her gün ülkemiz daha da geriye gidiyor. Hafızalarımızda henüz tazeliğini koruyan Soma, Ermenek, Torunlar ve en son Şirvan’da yaşanan işçi katliamları 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu yürürlükteyken meydana gelmiştir.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve kanun çerçevesinde bu güne kadar yapılan düzenlemeler problemlidir. Bununla birlikte, 4857 Sayılı İş Kanunu’nda yer alan “telafi çalışması”, “denkleştirme”, “çağrı üzerine çalışma”, “kısmi süreli çalışma”, “asıl işveren-alt işveren ilişkisi” başta olmak üzere kuralsız çalışma koşulları olduğu sürece işçi sağlığı ve iş güvenliği alanındaki düzenlemeler bir anlam ifade etmeyecektir.

İş cinayetlerinin, iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önü alınamazken, emekçilerin sendikal hakları ve grev hakları OHAL veya milli güvenlik gerekçe gösterilerek bir bir ellerinden alınmaktadır. Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmadıkça işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda yol almak mümkün olmayacaktır.

Ülke gündemi ve çalışma yaşamındaki antidemokratik ortam ortadan kaldırılmadan, iş cinayetlerinin önüne geçmek imkansızdır. Emekçiler, uygulamaya konan özel istihdam büroları ile kiralık işçi haline dönüştürülmüş, zorunlu bireysel emeklilik sistemi kesintileri ile de sosyal hakları daha geriye çekilmiştir. Güvencesizliğin neden olduğu esnek çalışma, işsiz kalma korkusu, işçilerin sadece fiziksel sağlığını değil, ruhsal sağlığını da olumsuz etkilemektedir.

Tüm bunların yanında en önemli konulardan birisi de kamu kurumları ve 50 kişiden az işçi çalıştırılan, az tehlikeli iş yerlerinde uzman ve hekim çalıştırma zorunluluğunun 1 Temmuz 2017 tarihine ertelenmesidir. İş cinayetlerinin önlenmesi, iş güvenliğinin sağlanması ve meslek hastalıklarının tespit edilebilmesi için bu iki unsurun tüm işyerlerinde görev yapması gerekmektedir.

IMG_0439

Bu alandaki sorunların köklü çözümü için önerilerimiz basit, uygulanabilir ve hayatidir:

• İşçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu unutulmamalıdır. İşyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında görev verilen mühendis, mimarların işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması konusundaki görevlerinin bir danışmanlık hizmeti olduğu kabullenilmelidir.

• İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanına ilişkin düzenlemelerin ve denetimin yalnızca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmesi, doğru kararların alınmasının önünde bir engeldir. Bu nedenle düzenleme ve denetleme; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın yanında, Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan idari ve mali yönden bağımsız bir enstitü tarafından yerine getirilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.

• İşyerlerine verilecek işçi sağlığı ve iş güvenliği hizmetleri bir kamu hizmeti olarak ele alınmalı, işçi sağlığı ve iş güvenliği ticari kuruluşların kar alanı olmaktan çıkartılmalıdır.

Dün Soma’da, Ermenek’te Torunlar’da, Şirvan’da yaşanan iş cinayetlerinde 350 işçi hayatını kaybetti. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından 2017 yılının başına kadar iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçilerin sayısının 20.000’e ulaştığını üzüntüyle görüyoruz.

Bunun için bizler;

İş cinayetlerinde büyük bir artışa neden olan OHAL uygulamasına HAYIR diyoruz!

İş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının, denetimsizliğin önünü açacak tüm düzenlemelere HAYIR diyoruz!

İş cinayetlerinde devletin ve işverenlerin suçunun, uzman olarak görev yapan teknik elemanların sorumlu tutulmasına HAYIR diyoruz!

Özel istihdam bürolarına ve zorunlu bireysel emeklilik sigortasına HAYIR diyoruz!

Güvencesiz çalışmaya HAYIR diyoruz!

İş cinayeti davalarındaki hukuksuzluğa HAYIR diyoruz!

İş cinayetlerinin kader, fıtrat olarak nitelendirilmesine HAYIR diyoruz!”