MART AYINDA KATLEDİLENLER ANILDI

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Mart katliamlarında yaşamını yitirenleri anmak için bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

16mart_haber (1)

Konak Eski Sümerbank önünde yapılan basın açıklamasında, Kızıldere, İstanbul Üniversitesi, Halepçe ve Gazi katliamlarında yaşamını yitirenler anılırken, basın açıklamasını KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Necip Vardar okudu. Vardar açıklamasında, ülkede ‘sözde istikrarı ve güvenliği sağlamak için’ uzatılan OHAL süreci, kamu emekçileri ve toplumun diğer muhalif kesimleri üzerinde bir baskı aracı olarak kullanıldığını belirterek, “Bugün bunun yeni bir örneği ile güne başladık. Dokuzuncu dönem Eğitim Sen İzmir 1 Nolu Şube Kadın Sekreteri Ayşegül Kocaaslan 8 Mart ile ilgili facebook paylaşımları nedeniyle bu sabah evi aranmış ve gözaltına alınmıştır. Bu uygulamanın keyfi olduğu yasal olmadığı ortadadır” dedi. “Mart ayını baharın habercisi olarak bilsek de aynı zamanda bildiğimiz bir şey daha var ki, o da toplumsal hafızamızda Mart ayının katliamlar ayı olduğu gerçeğidir” diye konuşan Vardar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Darbeler, katliamlar, savaşlar ve barbarlıklar çağını yaşadığımız Orta Doğu coğrafyasında, bugün burada 30 Mart 1972’de Kızıldere’de ‘Kurtuluşa kadar savaş’ diyerek can veren Mahir Çayan ve yoldaşlarını, 12 Mart 1995’te Gazi Mahallesi’nde katledilen 17 yurttaşımızı, 16 Mart 1978’de İstanbul Üniversitesi’nde faşist çetelerce öldürülen 7 devrimci öğrenciyi ve 16 Mart 1988’de barbar Saddam yönetiminin Halepçe’de Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği katliamda yaşamını yitirenleri anmak, ‘unutmadık, unutmayacağız’ diye haykırmak için toplandık. Gerçekleştirilen katliamların hesabını mutlaka soracağımızı buradan bir kez daha ifade ediyor ve bu katliamları gerçekleştirenler ile gerçekleştirilmesini sağlayanları bir kez daha lanetliyoruz.

Bugün bu anmayı OHAL koşullarında KHK’ler ile yönetilen, adeta muz cumhuriyetine dönüştürülen bir ülkenin vatandaşları olarak yapıyoruz. OHAL ve KHK’ler ile faşist diktatörlüğün yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya örüldüğü bir dönemde faşizme verilecek en önemli dersin, diktatörlük anayasasına 16 Nisan’da HAYIR demek olduğu bir süreçteyiz. EVET çıkmazsa 17 Nisan’da neler ile karşılaşacağımızı bilerek, tarihte yaşadığımız acılardan dersler çıkararak, birbirimizle olan dayanışmamızı her gün arttırarak kararlı birlikteliğimizi dosta düşmana göstermeye devam edeceğimiz bilinmelidir.

16mart_haber (2)

Kızıldere’de, İstanbul Üniversitesi’nde, Gazi’deki saldırganlık ve katliamlar, ezilenlerin sesini bastıramamıştır. Bugün ülkenin dört bir yanından diktatörlüğe karşı yükselen ses, bu coğrafyada ezen-ezilen kavgasının, bu ikilik sona ermediği sürece devam edeceğinin en iyi kanıtıdır.

16 Mart 1988 günü, insanlık, tarihin en büyük katliamlardan birine tanık olmuştur. Halepçe’de gerçekleşen katliam göstermektedir ki, halkları, sınıfları katlederek yok edemezsiniz. Şiddet ve kanla sorunlar çözülmüş olsaydı, Orta Doğu bugün bu halde olmazdı. Kürt sorununun öldürmeyle, imhayla çözülemeyeceğini kör olanların bile gördüğü bir ortamda Türkiye çözümsüzlükte ısrar etmeyi sürdürmekte. Kürt sorununun demokratik bir ortamda, barışçıl yöntemlerle çözümünden yana olanları ötekileştirerek işten atmak, cezaevlerine atarak, gazeteleri kapatarak çözümsüzlükte ısrar etmekte ve kandan beslenenlerin güçlendirildiği savaş politikalarını devreye sokmaktadır. Savaş naraları arasında güçlenen ötekileştirme politikaları, halklar arasında düşmanlığı körüklemekte, adeta ‘Beni başkan yaptırmayanlardan 17 Nisan’da hesap sormaya sokak çeteleri ile geliyorum’ denilmektedir. Avrupa ülkeleriyle oluşturulan yapay gerilimde sürüler devreye sokularak bir nevi 16 Nisan sonrasının provası yapılmaktadır.

Bizler, emekten, barıştan ve demokrasiden yana olanlar dün katledilerek teslim alınamadığımız gibi bugün de saldırılarınıza teslim olmayacağız. Devrimci dayanışmamızı arttırarak dün verdiğimiz yanıtlardan daha güçlü yanıtlar vereceğimizi 16 Nisan’da HAYIR diyerek göstereceğiz. Bu hayır, tarihimizde yaşadığımız acılarımızın bir çığlığı olacaktır. Bu acılarımızı tekrar yaşamamak için bir arada olduğumuzu duyurmaya dair gür bir ses olacaktır. 16 Nisan’da haykıracağımız hayır sesi, işçilerin, emekçilerin, yoksul halkların, ötekileştirilenlerin ortak başkaldırısının ifadesi olacaktır.”