ZORLA HASTANEYE KALDIRMA PROTESTO EDİLDİ

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın zorla hastaneye kaldırılmaları, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından basın açıklaması ile protesto edildi.

1

Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde toplanan İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, işe iade talebiyle başlattıkları açlık grevinin 145. gününde olan Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, tutuldu8kları cezaevinden zorla hastaneye kaldırılmalarını gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla protesto etti. Basın açıklamasında “Nuriye, Semih yalnız değildir”, “Nuriye, Semih serbest bırakılsın” gibi sloganlar atılırken, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Dönem Sekreteri Melih Yalçın bir açıklama yaptı. Yalçın açıklamasında, Gülmen ve Özakça’nın, geçtiğimiz günlerde cezaevi idaresi tarafından iradeleri dışında cezaevi kampüsünde bulunan hastaneye kaldırıldıklarını hatırlatarak şunları söyledi:

“Naklin gerekçesi, Ankara Numune Hastanesi sağlık kurulu raporudur. Bu raporda, “Mevcut bulgulara göre hayati tehlike arz eder. Hayatını yalnız başına idame ettiremez. Ancak mevcut bulgular tutukluk halinin ertelenmesini gerektirmez. Hastane statüsünde sağlık birimi olan Ceza İnfaz kurumlarında veya resmi sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerde takip ve tedavi edilebilir” denilmiştir. Aslen bir tedbir olan tutukluluk hali, hastanenin de işbirliği ile Gülmen ve Özakça için cezalandırma olarak kullanılmaktadır.

Zorla hastaneye kaldırmayı, zorla müdahale takip etmektedir. Oysa zorla tıbbi müdahale esasen cinayet özelliği taşımaktadır. Daha önceki yıllarda ölüm orucu eylemi gerçekleştiren siyasi tutsaklara yönelik zorla müdahalelerin sonucu, bu tutsaklardan yaklaşık 500’ünün Wernicke-Korsakoff sendromuna yakalanmaları olmuştur. Zorla müdahale, hem uluslararası hukuka hem de Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelere aykırıdır.

Sağlık kurulu raporundaki, hayatlarını yalnız idame ettiremeyecekleri tespitine rağmen Gülmen ve Özakça, hastanede yanlarında refakatçıları olmaksızın tutulmakta, bu nedenle ihtiyaçlarını tek başlarına karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Üstelik Semih Özakça’yı cezaevindeyken darp edenler, onu hastaneye kaldırırken de bunu sürdürmüş, sedyeye kayışla yüz üstü bağlayarak hasta nakil aracına bindirmişlerdir.

Yapılması gereken, aslen hayat kurtarmayı değil, direnişi ne pahasına olursa olsun kırmayı amaçlayan zorla müdahale değildir. Tıbbi müdahaleyi reddettiklerini ve açlık grevini sürdürdüklerini beyan eden iki ismin bu beyanları tutanak altına alınmıştır. Yapılması gereken, KHK ile işlerinden edilen bu iki kamu emekçisinin taleplerinin kabulü, yani işe iadeleri ve tutukluluk hallerinin sona erdirilmesidir. Aksi takdirde ortaya çıkabilecek olumsuz sonuçların sorumlusu, KHK ile işleri ellerinden alınan on binlerce emekçinin sesi olan bu iki ismin taleplerine kulak tıkayan hükümet olacaktır.

Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın, tarihte zafere ulaşmış bir direniş ile hatırlanmaları için yapılması gereken açıktır. Onların taleplerini dışarı taşımalı, bu talepleri onların kararlılıklarına benzer şekilde seslendirmeliyiz. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak tüm yurttaşları bu iki insan nezdinde KHK’ler ile ihraç edilen tüm emekçilerin taleplerinin yerine gelmesi için çaba göstermeye davet ediyor, onların mücadelelerinin aynı zamanda herkes için özgürlük ve demokrasi mücadelesine güç verdiğini hatırlatmak istiyoruz. Bizler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya yönelik zorla müdahalede bulunulmamasını, tutukluluk hallerinin kaldırılmasını ve haksız bir şekilde ihraç edilen tüm kamu emekçilerinin görevlerine iadesini bir kez daha talep ediyoruz.”

2