EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİNDEN YUNANİSTAN HALKIYLA DAYANIŞMA AÇIKLAMASI

Atina’da meydana gelen orman yangını felaketinin ardından İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosluğu önünde bir dayanışma açıklaması gerçekleştirildi. Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Argyro Papoulia, kısa bir konuşma yaparak katılımcılara teşekkür etti.

Birinci Kordon’da bulunan başkonsolosluk önünde gerçekleştirilen ve Türkçe ve Yunanda “Dayan komşu” pankartını açıldığı dayanışma açıklamasında, İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri adına KESK İzmir Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Şenay Akyol konuştu. Akyol, şu ana kadar en az 86 kişinin yaşamını yitirdiği orman yangınların başlıca sebebinin, kapitalist sistemin yarattığı rant odaklı politikalar olduğunu ifade ederek, “Yangında, yapılaşma doğrultusunda arazi kazanmayı hedefleyen sabotaj ihtimali, hükümet yetkilileri de dâhil olmak üzere birçok kesim tarafından dile getirilmektedir. Diğer yandan Atina yangını, Avrupa Birliği, Avrupa Merkez Bankası ve IMF üçlüsünün, Yunanistan halkına dayattığı ‘kemer sıkma’ politikalarının sonuçlarından biridir. Ülkenin ‘kalkınma’ maskesi altında on yıllarca borçlandırılmasının ardından yıllardan beri süren ve Yunanistan halkının yaşamını her geçen gün zorlaştıran bu politikalar, kamu harcamalarında kısıtlama esasına dayanmaktadır. Ülkedeki itfaiye hizmetleri ve orman yangınları ile mücadele birimleri de bu kısıtlamalardan payını almış, bu hizmetlerdeki kadrolar azaltılmış, teçhizatlar yıllarca yenilenmemiş, söndürme araçları parkuru genişletilmemiş, eskimiş bir teknoloji ile hizmet verilmeye çalışılmıştır. Bunun sonucu olarak da özellikle orman yangınlarına müdahalede yetersizlikler ortaya çıkmıştır” dedi. Benzer durumun Türkiye için de geçerli olduğunu ifade eden Akyol, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Afetlerin büyük felaketlere dönüşmemesi için; bilime, bilim insanlarına ve sivil toplum kuruluşlarına kulak vermek, eğitim, planlama ve denetim çalışmalarında görev almalarını sağlamak, disiplinler arası birliktelikte toplumsal bilinçlendirme kampanyaları ve etkinlikleri başlatmak gerekli ve zorunludur. Oysa evrensel bir hak olan, sağlıklı ve güvenli bir çevrede yaşama hakkımız ihmal edilmektedir. Doğa olayını felakete dönüştüren; bilgisizlik, duyarsızlık, ihmal kadar, KÂR ve RANT’a endeksli yönetsel politikalardır. Sosyal devletin ve kamusal hizmetlerin tasfiyesini amaçlayan Kâr Marjına endeksli bu politikalar sadece ve sadece yerli/yabancı sermayenin çıkarlarına hizmet etmektedir.  Küresel kapitalizmin direktiflerinden şaşmayan AKP hükümetinin akla, bilime, tekniğe ve mühendisliğe aykırı “rant politikaları” sebebiyle, ülkemiz hızla bir nevi ‘afetler ülkesi’ haline getirilmektedir.

Ülkemizin özellikle de kıyı bölgelerinde orman yangınları yoluyla üzerindeki orman örtüsü yok edilen alanların, sonrasında yoğunluklu olarak otel ve yazlık inşası doğrultusunda kullanıldığı herkesçe bilinmektedir. Atina’daki yangında ölümleri arttıran başlıca faktörlerden biri de budur. Ülkede yapılan yorumlar, kaçış yolu bulunamamasının sebebinin kıyılardaki yoğun yapılaşma olduğu şeklindedir. Ülkemiz ile benzer bir şekilde Yunanistan’da da kıyı kesimleri yapılaşmaya ve dolayısıyla ranta açılmış, yangının kurbanları tek kaçış yolu olan denize ulaşmakta dâhi güçlük çekmiş, yanarak ya da dumandan boğularak yaşamlarını yitirmiştir. Yani bu felaket, ülkemiz için de önemli bir uyarı olmuştur.

Ülkemizdeki siyasi iktidar, meclis ve kamuoyu denetiminden kaçmanın bir aracı olan KHK yetkisi ile “Kamu hizmetlerinin düzenli, etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak” gerekçesiyle; kanun yapma tekniğine tümüyle aykırı biçimde, hiçbir kamu kurumunun, sivil toplum örgütünün, meslek odalarının, muhalefet partilerinin görüşleri alınmadan, TBMM komisyonlarında ve Genel Kurulu’nda tartışılmadan, kapalı kapılar arkasında hazırlanan orman rejimi içinde turizm vb. maksatlı yapılaşmanın önünü açacak olan ve geçtiğimiz aylarda orman kanununa eklenen Ek 16. Madde ile yeni felaketlerin kapılarını bir kez daha sonuna kadar açmıştır. Bu haliyle mevcut yasa geçmişte yaşanan afetlerden çok daha büyük kayıplara, acılara ve daha yıkıcı etkilere neden olabilecek bir niteliğe sahiptir. Ülkemizin rant baskısı altında direnen doğal ve kültürel değerlerinin de gözden çıkarılması anlamına gelen düzenlemeler, hiç zaman kaybetmeden geri alınmalıdır.

Afet tehlikeleri açısından hassas bir coğrafyada bulunan ülkemizde, yara sarma yerine en temel görev olması gereken  doğa olaylarının afete dönüşmesini engelleyen afet tehlikelerinin önlenmesi ve/veya afet risklerinin azaltılması konusunda yeterli hazırlıkları içeren ulusal bir afet politikası ve stratejisinin oluşturulduğunu söylemek de mümkün değildir. Daha güvenli, daha sağlıklı ve yaşanabilir çevrede yaşamak her yurttaş için temel bir insan hakkıdır.

Ülkemizdeki yetkilileri, rant odaklı yapılaşmanın önünün açılmasının ve kemer sıkma politikalarının felakete yol açan sonuçlarından ders almaya, ülkemizde de son günlerde artan orman yangınlarının büyümesinin önlenmesi için orman yangınları ile mücadele birimlerini güçlendirmeye, özellikle orman rejimi içinde turizm vb. maksatlı yapılaşmanın önünü açacak olan ve geçtiğimiz aylarda orman kanununa eklenen ‘Ek 16. Madde’sini uygulamamaya ve yürürlükten kaldırmaya, özellikle kıyılarımızı koruma doğrultusunda düzenlemeler yapmaya, insan odaklı afetler politikası izlemeye çağırıyoruz.

Yunanistan’da yaşanan bu acı dolu günlerden sonra bir kez daha anladık ki, taşlaşmış kalplere işlemiyor, gözyaşlarının acılı ıslaklığı. Ülkemizi yöneten siyasi iktidarca estirilen nefret rüzgârına kapılarak insanlıktan ve vicdandan çok uzakta ‘ateşin bol olsun Yunanistan’ diyenlere inat, dost ve kardeş Yunanistan halkının 17 Ağustos depreminde bize ilk el uzatan olduğunu unutmadık.”

Açıklamanın ardından konsolosluk kapısına karanfiller bırakılırken, Yunanistan’ın İzmir Başkonsolosu Argyro Papoulia da katılımcılara dayanışmalarından dolayı teşekkür etti.