EMEK VE DEMOKRASİ GÜÇLERİ: KAZ DAĞLARI’NDAN ELİNİZİ ÇEKİN

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından, Kaz Dağları’nda yapılan madencilik çalışmalarına ilişkin bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri tarafından Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında “AKP elini doğamızdan çek”, “Emperyalistler, işbirlikçiler, 6. Filo’yu unutmayın” gibi sloganlar atılırken, basın açıklamasını Orman Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Sabahattin Bilge okudu. Bilge açıklamasında, Kaz Dağları ekosistemi içinde yer alan Kirazlı Altın Madeni’nde şu ana kadar 204 hektar orman alanının vahşi madenciliğe kurban edildiğini ifade ederek, “Kaz Dağları; endemik tür zenginliği yüksek yani dünyada sadece ülkemize has türlerin yoğun olarak bulunduğu, biyolojik çeşitliliği çok yüksek olan bir bölgedir. Önemli bitki alanlarını içinde barındırır. Kaz dağlarında 800 civarında bitki türü tespit edilmiştir. Bu türlerin 79 adedi endemiktir. Bilimsel adı Abiesequi-trojani olan Kazdağı Göknarı adını Kaz Dağından alır ve dünyada sadece Biga Yarımadası üzerindeki lokal bölgede yayılış gösterir. Bu bölge 40 adet memeli türüne ek olarak, 15 amfibi(iki yaşamlı) ve sürüngen familyasından 34 türe ait 190 örnek ve 147 kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır” dedi. Kanadalı Maden şirketi Alamos Gold’un sahibi olduğu Doğu Biga Madencilik Şirketi’ne 600 hektarlık alanda işletme ruhsatı verilen alan Çanakkale İli Merkez ve Bayramiç İlçesi sınırları içinde yer aldığına dikkat çeken Bilge sözlerini şöyle sürdürdü:

“Aladağ ve Kirazlı Orman İşletme Şefliklerindeki sahanın tamamı kızılçam, karaçam ve meşe türlerinden oluşan verimli ormanlık alanıdır. ÇED raporuna göre 45.650, Orman Genel Müdürlüğü’ne göre (OGM) 13.400, TEMA Vakfı’na göre ise 195.000 ağacın kesildiği ifade edilmiştir. Oysa en kolay bir şekilde Kirazlı ve Aladağ Orman İşletme Şefliği Orman Amenajman Planlarındaki bilgiler kullanıldığında, kesilen ağaç miktarının TEMA Vakfı’nın açıkladığı rakamdan daha fazla olduğu ortadadır. Kesim yapılan 204 hektarda 13.400 hektar ağacın kesilmiş olması demek 1 hektar alanda 66 ağaç olduğu anlamına gelmektedir. Özellikle genç ormanların yoğun olduğu bu alanda bu sayıda ağaç olması alanın bozuk orman karakterinde olduğu anlamına gelir. Ormancı olmayanların bile uydu görüntülerinde şöyle bir bakması açıklanan 13.400 ağaç sayısının doğru olmadığını görmeye yetmektedir.

Proje alanına dair “Çanakkale’ye 35 km, Kaz Dağlarına 40 km, Çanakkale’nin içme suyunu sağlayan Atikhisar Barajına 14 km mesafededir bu sebeple olumsuz bir durum yoktur” şeklinde yapılan açıklamalar bir başka talihsizliktir. Özellikle 204 hektarlık alanda tüm ağaçların kesilmesini, toprağının sıyrılmasını orman tahribatı olarak değerlendirmeyen ormancılık bilimiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan açıklamalar ormancılık mesleği için iç karartmaktadır.  Halen ormanların birbirine zincirleme bağlı ilişkilerin olduğu bir ekosistem olduğunun anlaşılmadığını göstermektedir. Bir orman sadece sınırları içerisinde etki yapan, değer üreten bir varlık değildir. Bu örnekte, Kaz dağları yöresel bir dağ silsilesi olup, ormanı, merası, tarım alanları ve yerleşim alanları ile bir bütündür. Bu bakımdan belirtilen maden sahasının bulunduğu alan önce bölgeden, ardından ilişkili diğer ekosistemlerden ayrı tutulamaz.

Diğer yanlış olan husus Atikhisar Barajı’na 14 km uzaklıkta olduğu için olumsuz etki olmadığının ifade edilmesidir. Bu açıklama ile madenin yaratabileceği olası tüm olumsuzluklardan etkilenecek bir konumda olduğu, maden sahasının Atiker Barajı su toplama havzasını da kapsadığı, patlayıcılarla yeraltında su kanallarının değişeceği, bu esnada kayaların oksitlenmesi ve yağmur suları ile etkileşimi sonrasında havzaya gidecek ağır metallerin olacağı göz ardı edilmektedir. ABD’de bile sıkı önlemlere rağmen maden sahalarının %78’inden ağır metallerin suya karıştığı tespit edilmiştir.  Ayrıca adeta dev kimyasal fabrika olan büyük siyanür havuzlarının orada açık olarak kalacağı, oluşacak buharlaşmanın çevreye etkisi, iklim değişikliğinin etkilerinin görüldüğü günümüzde aşırı yağışlar olması halinde olası bir taşkın sonucu bunların yer altı sularına karışması olasılığı dikkate alınmamaktadır. Cevher / atık oranı yüksek olan Altın madenciliği doğayı en fazla olumsuz etkileyen madencilik türüdür. Açık işletme sırasında, yaklaşık 1.5 gr altın için 3-4 ton su kirletilerek kullanılmakta ve ağır metalleri (cıva, arsenik, molibden, kadmiyum, vb.) açığa çıkarılmış yaklaşık 2 ton atık (pasa) doğaya ve havzaya bırakılmaktadır. Bu atıkların nasıl bertaraf edileceği veya bertaraf etmemenin yaratacağı kamusal zararların kimlerce tazmin edileceği hiç tartışılmamakta, adeta gözlerden kaçırılarak, ‘ülke ekonomisine’ katkı yapıldığı iddia edilmektedir.

Yukarıda belirtilen gerçekler göz önüne alınarak, Kaz dağlarında henüz siyanürle açık altın madenciliği ile onarılamaz tahribatlara neden olmadan, verilen izin iptal edilmesi, tıraşlanan orman alanının bir an önce ağaçlandırılarak eski haline kavuşturulması gerektiğini düşündüğümüzü kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz. İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri olarak tüm duyarlı kesimleri, ormanlarımıza zarar veren bu gibi uygulamalara karşı direnmeye davet ediyoruz.”