Kentsel Dönüşüm ve Ülkemiz

Kentsel Dönüşüm ve Ülkemiz

Prof. Dr. Zekai Görgülü
Mimarlar Odası

İlk kentlerden günümüze kadar olan dönem bir insanlık tarihini anlattığına göre kentler farklı
mekanlarda bir değişim ve dönüşüm sürecinin içinde sürekli olmuşlardır. Bu ise, kent
koşullarının ya da kent yaşamının olağan bir sonucudur ve kentsel formun (fizik mekanın)
devingenliğini işaret etmektedir (Harvey, 1985). Söz konusu dönüşüm kentin/kent yaşamının
tüm boyutlarını etkileyen oldukça kapsamlı bir biçimde ve çok hızlı gerçekleşmekte, yanısıra
farklı betimlemelere konu olan çöküşleri, gerilemeleri içermektedir. Pozitif ve negatif
özellikleri veya bu doğrultuda yarattıkları algı (his) ile kentte var olan toplumsal kesimler
açısından “yaşanılabilirliği” kendilerince sorgulanan kentler; tarihsel süreç içerisinde farklı
zaman dilimlerine bağlı olarak ekonomik, sosyal, kültürel, mekansal, teknolojik ve yönetimsel
dönüşümleri hızlı ve yoğun bir biçimde yaşamışlardır. Ancak hiçbirisi sanayi kentine geçiş ile
buradan küresel kente geçiş kadar baskın ve belirleyici olamamıştır.

Kentsel endüstriyel yani modern dünyaya geçiş, kentlerin yeniden kurulma sürecinde “mevcut
strüktüre müdahale etme ve onu başkalaştırma” anlamını taşırken, bu süreçte en dikkat çekici
olan ise; “eskiye ait olanın yıkılması, yerine yeninin yapılmasıdır. Bu modernist bakış açısına
biçim veren öğeler olarak; karmaşık sanayi toplumlarının yeni gereksinmeleri, araçları ve
teknolojileri ile rasyonel bir ilerlemeden geçmekte olan evrensel bir tarihin gereksinmeleri,
araçları ve teknolojileri sunuluyordu. Üretimi fabrikaya bağlı hale getiren modernizm ve
modern sanayi kenti, iş ile evi ayırmış ve hiçbir ülke, kültür ya da coğrafyanın dışında
kalamayacağı bir güç olarak kabul edilen kapitalizme dayalı kent ekonomisinde, çalışanlar iş
güçlerini satarak çalışmaya ve yaşamaya başlamışlardır. Büyüme sosyal refahın kilidi olarak
görülürken, teknolojideki gelişim ve sermaye birikimi bir yandan endüstriyel yaşamın kırsal
alanlara doğru yayılmasına, bir yandan da kentsel nüfusun büyümesine neden olmuştur
(Thorns, 2004).