Kentsel Dönüşüm Gerçeği ve İzmir Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme

Kentsel Dönüşüm Gerçeği ve İzmir Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme

Özlem ŞENYOL KOCAER, Özgür Hamdi BAL
Şehir Plancıları Odası

Ortaya çıkışlarından itibaren yenileme ve dönüşüm içerisinde olan kentler, son yıllarda
planlamadan tasarıma, depremden çevre sorunlarına uzanan karmaşık ve çok boyutlu
sorunları barındırmakta, başta planlama ve imar olmak üzere uygulamaya konulan rant temelli
yanlış kentsel politikaların, artan yoksulluğun ve kutuplaşmanın dayattığı birçok konu ile
birlikte ‘Kentsel Dönüşüm’ 1990’ların başından itibaren, hızla büyüyen kentlerin çok yönlü
ve karmaşık problemlerini çözecek sihirli bir politika olarak gösterilmekte.

Kentsel dönüşüm, “fiziksel/tasarım, sosyal, ekonomik ve yasal/yönetsel boyut” olmak
üzere birbirini tamamlayan dört boyutu içinde barındıran bir kavram ve gerekli olduğu yerde
kullanılacak bir mekanizmadır. Aslında kentsel dönüşüm ekonomik, toplumsal ve mekansal
pek çok planlama eylemini, yasaları, politikaları, ekonomik karar ve tercihleri içeren çok
çeşitli aktörlerin yer alabildiği bir eylemler bütünüdür. Kamu sektörü, Merkezi yönetim, Yerel
yönetim, Özel sektör, Sivil toplum kuruluşları ve yerel halkın kentsel dönüşüm sürecinde
katılımcı olması beklenmektedir. Kentsel yenileme ana başlığı altına toplanabilecek olan bu
müdahaleler arasında, kentsel dönüşüm de dahil olmak üzere, farklı kentsel sorunların
çözümüne yönelik “kentsel iyileştirme, sağlıklaştırma, koruma, canlandırma, mutenalaştırma
(soylulaştırma), tasfiye, önleme, yeniden işlevlendirme, sakınım, gelişim, vb” müdahale
biçimleri bulunmaktadır.

Her projenin kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Süreçler benzerlik gösterse de her yerin,
zamanın ve aktörlerin farklılığı, her kentsel dönüşüm projesini farklı kılmaktadır. Dolayısıyla
tek bir proje üzerinden düşünmek değil, o bölgenin analizinin çok iyi yapılması ve ihtiyaçların
belirlenmesi gerekmektedir. Bunu da, çok büyük bir şeffaflıkla, orada yaşayanlarla,
kullanıcılarla birlikte tartışarak, onları da ikna ederek oluşturulan bir modelle yani yerel
potansiyelleri göz önüne alarak, sadece fiziki çevrenin değil sosyal ve kültürel çevrenin yaşam
kalitesinin yükseltilmesi şeklinde yapılmalıdır.

Günümüz örneklerinde ise, arsa değeri artan kentsel yerleşimlerin kentsel dönüşüme konu
edilmesi, büyük oranda ekonomik rant ortaya çıkarmaktadır. Kentsel dönüşümün bugünkü
biçiminde temel sorun alanı, ortaya çıkan bu rantın kamuya ve kente dönüşünü sağlamaktır.
Oysa, örnekler göstermektedir ki, ortaya çıkan rant büyük oranda gayrimenkul sektörüne
aktarılmakta, adil bir bölüşüm siyaseti uygulanamamaktadır.